logo

Pasaklı Çiçekçi 

Oktay para kazanmayı seven ve çalışmayı göze alan biriydi. Bu nedenle yaşadığı küçük kasabada mütevazi bir çiçekçi dükkanı açtı.

Bu dükkanda çiçek namına yok yoktu. Laleler, güller, harika kokusu ile leylaklar veya papatyalar. Anlayacağınız her türden çiçek bulunurdu dükkanda.

Çiçekler bu kadar bol olmasına rağmen Oktay'ın işleri kesattı. Gelen müşteriler ise dükkanda hiçbir şey alamadan çıkıp gidiyordu.

Günler böyle geçerken, Oktay bir şeyleri yanlış yaptığının farkındaydı ama neyi yanlış yaptığını bilmiyordu.

Bu yüzden derdine çare aramak adına Mustafa Ali'nin yolunu tuttu.

Mustafa Ali, kasabanın genç ve zeki delikanlısıydı bu nedenle Oktay'ın derdine derman olabilirdi.

Oktay eve varıp Mustafa’ya problemini açtı.

Mustafa, uzun uzun dinledikten sonra Oktay kardeşine dönerek;

İnsanlar para kazanmak isterler ve bu uğurda çalışmayı da göze alırlar fakat, çalışmak yeterli değildir ayrıca yaptığı işi düzenli ve yapabildiğinin en iyisi şeklinde yapmayı da bilmelidirler dedi.

İşlerinin düzene girmesini istersen sende iş yerini düzene koymalısın. Çünkü çiçekleri gelişi güzel dizmişsin bu nedenle aradığın çiçeği bulmakta zorlanıyorsun, müşteri de beklemekten sıkıldığı için bir şey satın almadan çıkıp gidiyor diye devam etti.

Oktay; “tabi ya ben bunu nasıl düşünemedim!” dedi ve Mustafa Ali’ye teşekkür ederek dükkanına doğru yol aldı.

İlk iş olarak da çiçekleri türlerine göre dizeceğini söyledi.

Bundan sonra Oktay'ın işleri her zaman olduğundan daha bereketli geçti.

Şimdilerde ise “Düzen Çiçekçilik” adını verdiği şirketi ile yurt dışına açılmayı düşünüyor.

Siz bir çiçekçi olsaydınız çiçeklerinizi nasıl dizerdiniz?

Günlük hayatımızda bizler de Mustafa Ali'nin tavsiye ettiği gibi tüm işlerimizi düzene sokmak için eşyalarımızı gruplandırma ihtiyacı hissederiz.

Örneğin mutfakta, bardakları ayrı bir yere, tabakları farklı bir dolaba veya kaşık ya da çatalları başka yere bırakırız böylece daha sonra aradığımız şeyleri bulmakta sıkıntı yaşamayız.

Bilim insanları da yaptıkları çalışmalar sonrasında birçok yeni element keşfettiler. Zaman ilerledikçe keşfedilen element sayısı da artış gösteriyordu. Bu elementleri gruplandırılması artık zaruret olunca bazı bilim adamları kolları sıvamaya başladılar.

Şimdi bu gruplandırmanın zaman içinde nasıl bir seyir izlediğini görelim.

1- Periyodik Tablonun Tarihçesi

a- Milattan önce 

Maddelerin ateş, su, toprak ve hava denilen dört elementten meydana geldiği düşünülüyordu. Bu dört elementin farklı oranda bir araya gelerek diğer maddeleri oluşturdukları sanılıyordu. 

Aristo’nun elementler diyagramı.

b- Johann Döbereiner(1780-1849)

Elementleri ilk olarak atom ağırlıklarına göre dizmiş ve bunları üçlü gruplar olarak sınıflandırmıştır.

Bu sınıflandırmaya triadlar kuralı adı verilir.

Triadlar kuralı

c- Alexander Beguyer (1820-1886)

Sarmal bir silindir üzerine elementleri ve bazı iyonları dizmiştir. Her sekizinci elementte benzer özelliklerin tekrar ettiğini fark etmiştir.

d- John Newlands (1837-1898)

Atom ağırlıklarına göre sıraladığı elementlerin her 8. elementten sonra fiziksel ve kimyasal özelliklerin tekrarlandığını fark etmiştir. Oktavlar Yasası adını verdiği yasa kimyada önemli yer kaplamıştır.

e- Dimitri Mendeleyev / Lothar Meyer ( 1830-1907)

Elementleri atom ağırlıklarına göre dizmişlerdir. 7 gruplu bu tabloda bazı yerleri boş bırakmışlardır.

Onun bu ön görüsü şu an kullanmakta olduğumuz periyodik tablonun temelini oluşturmuştur.

f- Henry Moseley (1887-1915)

O zamana kadar keşfedilen elementleri atom numaralarına (proton sayısı) göre ilk Moseley dizmiştir ve günümüzdeki periyodik cetveli meydana getirmiştir. Bundan önceki bilim adamları elementleri atom ağırlıklarına göre dizmişlerdi.

g- Glenn Seaborg (1912-1999)

Moseley’in yaptığı tablonun altına iki sıra daha eklemiştir.

Elementlerin keşfi ve periyodik sistemin değişimi tarih içinde bu şekilde bir yol izlemiştir. Şu anda kullandığımız periyodik sistem halen gelişim göstermekte ve keşfedilen elementler bu tabloya yerleştirilmektedir.

Periyodik tablonun önemini anlayabilmek için bu sistemin nasıl birşey olduğunu bilmemiz gereklidir.

  • 1

2- Periyodik Tablonun Yapısı

Periyot, düzenli olarak tekrarlanan işlevleri belirtmek amacıyla kullanılan bir kelimedir. Mesela annelerimiz her sabah periyodik olarak evi temizlerler ifadesinde kastedilen şey annelerimizin bu işi her gün tekrar etmesidir.

Periyodik tablo ise, elementlerin belirli özelliklerine göre yerleştirildiği tablodur.

Periyodik tablo iki kısımdan meydana gelir bunlar, dikey sütunları temsil eden gruplar ve yatay sıraları gösteren periyotlardır.

Gruplar A ve B grupları şeklinde adlandırılır. Toplam 18 grubun yer aldığı periyodik sistemde, 8 tane A grubu ve 10 tane B grubu bulunmaktadır.

Bu grupların sıralaması şu şekildedir:

1A, 2A, 3B, 4B, 5B, 6B, 7B, 8B, 8B, 8B, 1B, 2B, 3A, 4A, 5A, 6A, 7A ve 8A

Bizler bu konumuz boyunca sadece A grupları işleyeceğiz B gruplarını sizler inşallah lisede göreceksiniz.

Benzer özellik gösteren elementler aynı grupta yer alırlar. Böylece tüm elementlerin özelliklerini teker teker öğrenmek yerine grubun özelliklerini bilmek bize kolaylık sağlayacaktır.

  • 1

Elementlerin gruplandırılması

Elementler; metaller, ametaller ve yarı metaller olarak üç grupta incelenebilir

1- Metaller

Demir, bakır, altın ve gümüş gibi elementler metaller olarak adlandırılır. Periyodik tabloda en fazla metaller bulunur. Metallerin ortak özellikleri şunlardır;

  • Oda sıcaklığında cıva hariç hepsi katıdır
  • Erime sıcaklıkları oldukça yüksektir
  • Görünümleri parlaktır
  • Elektriği ve ısıyı iyi iletirler
  • Tel ve levha haline getirilebilirler 
Biliyor musun? En iyi bildiğin metalin özelliklerine bakarak tüm metallerin genel özellikleri hakkında fikir sahibi olabilirsin. Mesela demirin özelliklerini düşünerek yukarıda verilen özellikleri kolayca sayabilirsin.

2- Ametaller

Periyodik tablonun sağ tarafında yer alırlar. Sayıları az olmasına rağmen doğada en fazla ametaller bulunur. Ametallerin özelliklerinden bazıları şunlardır;

  • Oda sıcaklığında katı, sıvı veya gaz halde bulunabilirler
  • Elektriği ve ısıyı çok az iletirler
  • Katı olanları tel veya levha haline getirilemezler çünkü kırılgandırlar
  • Kendi aralarında bileşik yapabilirler
  • Görünümleri mattır

3- Yarı Metaller

Bazı özellikleri ile metallere bazı özellikleri ile ametallere benzeyen elementlerdir. Bazı yarı metaller şunlardır;

  • Bor: %72’lik rezervi Türkiye’de olan Bor oldukça önemli bir elementtir. Kullanım alanı oldukça fazladır
  • Silisyum: Cam yapımında ve elektronik cihazların yapısında kullanılır. Doğada oksijenden sonra en fazla Silisyum bulunur.
  • 1

İçindekiler
Okuma modu için tıkla